10 Eylül 2011 Cumartesi

Tarih Önden Gitsin, Ben Yetişirim (9)


Akşam namazından sonra herkes otobüsün yanında hazır olacak dendiğine göre dört saatleri vardı. Bu da rahat rahat dolaşma ve dönerken beraberinde götüreceği hediyeleri şimdi halledebilme anlamına geliyordu. Hamidiye Çarşısı’ndan başlayarak hem alışverişini tamamlayacak hem de Emeviye Camii’ne bir daha yürümek zorunda kalmayacaktı. Çünkü çarşının bittiği yerde cami başlıyordu.

Her ne kadar sıkı pazarlık yapın talimatını almış olsa da, hiç pazarlık yapmadan iki eli dolacak kadar hediye almıştı bile. Daha sonra yol arkadaşı Hüseyin bunun nedenini sorduğunda pazarlık etmeye gerek kalmayacak kadar ucuz olduğu cevabını verecekti.

Ellerinde çantalarla, tek kanadı açık ve üzerine ayetler işlenmiş olan en az üç-dört metre yüksekliğindeki demir kapıdan geçip de Emeviye Camii’nin avlusuna girdiğinde ilk olarak, duvardaki solgun renginden çok eski bir eser olduğu anlaşılan bol yapraklı ağaç çizimlerine ilişti gözleri. Bir süre hayran hayran etrafı izledikten sonra Hüseyin’in kendisini ikaz ettiğini fark etti. Ayakkabılarıyla girmişti avluya. Oysa buraya girerken onları çıkarması gerekiyordu. Ayakkabılarını çıkarmaya çalışırken iki elini dolduran torbaları fark etmiş ve çok utanmıştı. Kendisini bir geziye değil de alışverişe çıkmış hanımefendiler gibi hissetmişti. Bunları caminin bir kenarına bırakmaya karar verdi. Her ne kadar Hüseyin bunun doğru bir karar olmadığını ve eğer görevlilerden fark eden biri olursa mutlaka bu eşyalarına el koyacaklarını söylese de ikna olmamıştı. Nasıl olsa buralarda olacak ve namazdan sonra alıp gidecekti.

İkindi namazını Hüseyin’le birlikte kıldıktan sonra Yahya peygamberin caminin içindeki türbesini ziyaret ettiler. Malula’dan Şam’a gelirken rehberin anlattıkları arasında, şu an karşılarında duran dikdörtgen şeklindeki türbenin sahibi Hz. Yahya ile ilgili bilgiler de vardı. Buna göre Hz. Yahya, Hz. İsa’nın annesinin kuzeniydi. Yani Hz. Meryem’le Hz. Yahya teyze çocuklarıydı. Zekeriya peygamberin oğlu olan Hz. Yahya, kendi milleti tarafından, tıpkı babası gibi feci bir şekilde şehit edilmişti.

Nasıl olmuştu da Allah’ı anlatmaktan başka işi olmayan masum insanlar böyle feci bir şekilde katledilebilmişti? Bunu yapan insanlar acaba hangi niyetle yapmışlardı? Muhakkak kendilerine zarar dokunduğunu sanmışlardır... Bu gibi düşüncelerle tekrar avluya çıktı. Az önce girdiği yüksek demir kapıdan tekrar çıktı. “Biraz Şam sokaklarında dolaşıp gelirim. Nasıl olsa buluşma saatine bir saatten fazla bir zaman var” diye geçirdi içinden, başına geleceklerden haberi olmadan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder