Hadis
inkârcılığını tehlikeli buluyorum. Çünkü ucu Kur’an’a, yani İslam’ın temeline dayanıyor.
Bu
mevzudaki kanaatlerimi dile getirmeye çalıştığım önceki yazımdan sonra bunun
nedenlerini ciddi ciddi düşündüm. Fakat maalesef, dindar görünen, sık sık
televizyonlara çıkıp din hakkında sorulan sorulara mantıklı cevaplar vermekle
ünlenen isimlerin durduk yerde Hadis mevzuunu gündeme getirmelerini bağlayacak
nedenler üretemedim.
Belki de
birkaç tweetlik bir olaydı ama nedenini anlamakta güçlük çekiyorum. Yıllar
öncesinden, Hadis hakkındaki bütün geleneği tanımazlıktan gelerek ciddi ciddi
Hadis aleyhinde argümanlar üretip onu yok etmek için kalınca bir kitap yazan
bir heyette, isim belirtmeden yer alanların onca yıl sessiz kalarak, ya da
küçük itirazlarla yetinerek Hadis hakkında tartışmalara pek girmezken durduk
yerde birkaç cümle paylaşmalarını anlamak kolay değil elbette. Ya her günkü
sıradan paylaşımlardan biri ya zemin yoklamak ya da yapılacak büyük atış için yavaş
yavaş harekete geçmek kabilinden değerlendirilebilir ama kesin bir şey
söyleyebilmek zor.
Hakiki
sebebini Allah bilir. Ancak (velev hayırlı olduğunu düşünerek bunu yapıyor
olsalar bile) insanları yönlendirmek için uğraştıkları bu yolun hiç de hayırla
neticelenmeyecek, bilakis tehlikeli denecek bir yol olduğunu ifade etmek
gerekir.
Çünkü–ister
kasıtlı yapılsın isterse iyi niyetle–bu konudaki çalışmalar, öncelikle, Hadis
hakkında şüpheleri yaygınlaştırır. İkincisi, Hadis hakkında ortaya
atılan şüpheleri “hakikatmiş” gibi gösterecek tartışmalar başlar belki de
başlatılır. Nitekim ne zaman söz konusu Hadis olsa, itiraz edenler hemen
mantığa uymayan Hadisleri örnek göstererek işe başlarlar ve bütün Hadisler
böyleymiş gibi bir algı oluştururlar; sonra da kademe kademe ilerleyerek bütün
Hadislere ilişirler. Akabinde ise bunların dinle bir ilgisinin olmayacağını iddia
ederler. Üçüncüsü, böylelikle Hadislere güvenilmeyeceği algısı oluşur/oluşturulur
ve bunun yaygarası yapılır. Bunu yapacak gönüllüler bulmak çok da zor olmaz. Son
bir aşama ise, ki bu en tehlikelisidir, aynı düşüncenin Kur’an hakkında
devreye girmesi... Çünkü Hadis inkârında başvurulan yolların aynısı Kur’an için
de sözkonusu. Bu yolla Hadis inkâr edildikten sonra Kur’an’a saldırmak çok daha
kolaylaşır. Önündeki büyük bir engel kalkmış oluyor ne de olsa.
Bu bir
teori... Belki de uç bir teori... Ancak bu heyetin Hadisi reddeden kitaplarını
okuduktan sonra tedirginliğim ciddi oranda arttı. Kitabı satır satır okumadım.
Ama okuduğum kısımlar bu düşüncelere kapılmama yetti de arttı. Nitekim Hadis
konusunda bugüne kadar konuşulan önemli konuları öne çıkarmışlar ve
kendilerince ürettikleri argümanlarla bunları çürütmeye çalışmışlar. Hadis
konusunda yeterince bilgisi ve itikadı olmayan çoğu insanın hemen kabul edebileceği
kabilden argümanlar...
Bu
mevzuyu tehlikeli kılan ana amillerden biri, din konusunda çok konuşan insanlar
tarafından bu tartışmanın harlandırılıyor olması. Bu insanların da oluşmuş bir
hayran kitlesi mevcut. Ve öyle bir noktaya gelmiş ki, siz bunlar aleyhinde bir
cümle kurduğunuzda hemen gericilikle, hurafecilikle yaftalanıyorsunuz.
Çelişkiye bakar mısınız? Hani Hadisi savunanlar mutaassıptı!
Dindar
insanlar Hadisi neden inkâr etmek için bu kadar uğraşsınlar ki? Şayet din
taraftarı iseler dinin koruyucusu olan Hadisten alıp veremedikleri ne olabilir?
Hadislerin
sağlamlığı tartışılabilirdi. Hadise karışma ihtimali olan yalanlar söz konusu edilebilirdi.
Ya da uydurma hadislerden yola çıkarak olmayan şeyleri dine karıştırmak için
yapılan zararlı ve tehlikeli ilaveleri tespit etmek için uğraş verilebilirdi...
Şayet öyle olsaydı, gerçekten çok faydalı bir hizmete vesile olmuş olacaklardı.
Bu mevzular zaten asırlardır tartışılageliyor. Bu arkadaşların yaptıkları da o
çalışmalara yeni ve taze kan hükmünde fayda sağlamış olacaktı. Ama bu heyet
Hadisin zayıflığını tartışmıyor; doğrudan devreden çıkarıyor. Hasattan zararlı
haşeratı çıkarmak için bütün mahsulü yakma edasıyla dini tahrip ediyorlar,
haberleri yok! Sözümona Kur’an’ı korumak için...
Kur’an’ı
korumanın yolu bu değildir! Bu hakkı o insanlara kimse vermez. Nitekim başta
Kur’an onları reddeder. Resulullah’a (a.s.m.) itaati emreden onlarca ayetin
yanı sıra, şu ayet yalnız başına onlara “edepsizlik ediyorsunuz” ikazında
bulunuyor ve ağızlarına tokat vuruyor. Hatta tehlikeli bir alana girdiklerini
de imaen haber ediyor:
“Hayır!
Rabbine and olsun ki, onlar aralarında başgösteren meseleler için senin hükmüne
başvurup, sonra da senin vermiş olduğun hükme, gönüllerinde hiçbir sıkıntı
duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”
(Nisa suresi, 4:65)
Dine
dair bir mesele olduğunda Sahabiler Resulullah’a (a.s.m.) başvuracaklar da
günümüzün zeki hocaları (!) Resulullah’a başvurmak mesabesinde olan Hadise
başvurmayacaklar! Ya ne yapacaklar? Kur’an’a bakıp kendi akıllarınca anlam
çıkaracaklar!
Bunların
yaptıkları Kur’an Müslümanlığı falan da olamaz. Şayet olsa bu ayeti görür ve
hadlerini aşmazlardı. Hadise ilişmeye cesaret edemezlerdi.
İşte,
bunları düşününce niyetlerinin halis olma ihtimali bana aşırı safderunluk gibi
geliyor...
Kısacası,
Hadisi reddetmek, Kur’an’ın çevresindeki sağlam surlarda gedik açmak
demektir. Gerçi etrafında hiçbir koruyucu olmasa bile Kur’an’a zarar
veremezler ya! Onu indiren, onu koruyacaktır muhakkak. Bunda şüphemiz yok.
Fakat bu arada zayi olacak, telef olacak çok sayıda mütehayyiri de hesaba
katmak zorundayız. Bu çetin iman cenginde bir kayıp bile çoktur!