18 Haziran 2014 Çarşamba

Canlı yayında beste

İnsanlık Vakti




Bir seher vakti çaldım can kapısını.
Sordu kimsin?
Dedim ben. Dedi benliğini yak da gel.

Bir yangın vakti çaldım canan kapısını. 
Sordu kimsin?
Dedim benden. Dedi bana aşkla gel.

Bir hasret vakti çaldım aşkın kapısını. 
Sordu kimsin?
Dedim biz. Dedi aşık tevhide gel.

Bir kesvet vakti çaldım tevhid kapısını. 
Sordu kimsin?
Dedim sen. Dedi gir gönüle seyrana gel.

Bir fena vakti çaldım beka kapısını. 
Sordu kimsin?
Dedim Hadi olan sensin, Hadi sensin.

Bir hayranlık vakti çaldım hikmet kapısını. 
Sordu kimsin?
Dedim katre. Dedi katre-i ummana gel.

Bir insanlık vakti çaldım ecel kapısını. 
Sordu kimsin?
Dedim fani. Dedi ölmezden öl de gel.

Necati Şaşmaz (Polat Alemdar) 
Bekir Ünlüataer
Fatih Ahıskalı

16 Haziran 2014 Pazartesi

Dolunay Okuması


Sabahın erken vakitlerinde uyanan adam, perdenin aralık kalan yerinden içeri süzülen dolunayın berrak ışığını seyretti bir süre. Gözleri odanın ışığına yeterince aşina olunca duvardaki saat dikkatini çekti. Sabah namazının vakti girmişti. İyi ama neden ezan sesini duymamıştı ki? Hemen yataktan kalktı. Abdest almak için lavaboya giderken ezan sesini duymama nedenini anladı; elektrikler kesilmişti. Uzun zamandır kullanmadığı kandili bulup getirdi ve onun sallanan ışığı altında abdestini aldı.

Güneşlikleri tamamen açıp bahçeyi dolduran ışıktan evin de hissedar olmasına izin verince karşısında çok güzel bir manzara belirdi. Elindeki kandil, bu ışık karşısında vazifesini yapamayacak kadar cılız kalıyordu.

Sabah namazını eda ettikten sonra oturduğu yerden bir süre dolunayı seyretti düşünceler eşliğinde. Çok parlaktı. Asılı durduğu yerde bir gece lambasından farklı görünmüyordu. Gerçekten de bu amaçla bu dünya sarayına yerleştirilmiş olabilir miydi?

Neden olmasın ki? Gündüz güneşin gördüğü muazzam vazifeleri düşününce, ayı dünya tavanına bir gece lambası gibi takan Allah, elbette ona da pek çok hikmetler takmış olmalı. Buradan bakınca görüntüsüyle bile ruhumu okşayan bu güzelliğin arkasında kimbilir daha ne gibi hikmetler, güzellikler var?

Birden hatırına bir şey daha geldi. Biraz daha farklı bir düşünceydi bu.

Madem bütün bu güzellik insan için, o halde insandan bir şey isteniyor olmalı. 
Nasıl ki güneş ışığı gündüzün umumi çalışma vakti olduğunu gösteriyorsa, ay ışığı da evin bir odasında bir masa lambasını açmak gibi, uykudan fırsat bulanların çalışmalarına imkân sağlayacak bir ışığı temin/temsil ediyor olabilir. Güneş ışığını harika bir sistemle, hem de insana en uygun bir vaziyette gönderip onu çalışmaya teşvik eden Allah, gece lambasını da yakarak onun fırsat buldukça çalışmasına ortamı yine ihzar ediyor olmalı.

Evet, Allah her şeyin yaratıcısıdır. Her şeyi insana veren O‘dur. İnsan hiçbir şey yapmasa da onu zengin edecek ve onu abad edecek imkanları yaratacak olan O’dur. Özellikle mümin ve Müslümanlar için... Fakat O’nun kanunu başka şekilde çalışıyor.

Gündüz güneşin, gece ayın anlattıklarına ve O’nun da “insan için ancak sa’yinin karşılığı vardır” hitabına kulak verdiği ve bunun gereğini yerine getirdiği ölçüde insana veriyor Allah. Allah adildir, adaletine uygun taksimatta bulunur.

Yeryüzünü bir döşek gibi insanın istirahatine uygun yarattığı gibi, aynı zamanda esma-i hüsnanın binbir tecellilerinden inkısam etmiş çeşitli ilim dallarının dersinin verildiği eşsiz bir laboratuvar olarak da düşünülmesi mümkün. 

Bütün bu ışıklar, onunla senkron çalışan göz düzeneği, her ikisiyle aydınlanan dünya laboratuvarı ve bunlardan bir netice çıkaran idrak melekesi, sadece istirahat için verilmiş olmamalı. Hususan bu zamanda i'lâ-yı Kelimetullahın maddeten terakkiye mütevakkıf olduğu bağlamında düşününce, bütün bu sistemin hizmet etmeye müheyya olduğu daha ulvi bir amacın varlığı aşikâr oluyor.

Seccadesini toplayıp kalktığında ay da artık toparlanmaya başlamış gibiydi. Yerini yeni vazifeliye bırakmasına çok zaman kalmamıştı.

Bu kısa zamanlı dolunay okumasından sonra, yatak odasına değil de kütüphanenin yer aldığı oturma odasına doğru yollanırken, gönlüne-küçük de olsa-bir hakikati daha ihtar eden Rabbine hamdediyordu. Okunmayı bekleyen çok kitap vardı...