Sabahın erken vakitlerinde uyanan
adam, perdenin aralık kalan yerinden içeri süzülen dolunayın berrak ışığını
seyretti bir süre. Gözleri odanın ışığına yeterince aşina olunca duvardaki saat
dikkatini çekti. Sabah namazının vakti girmişti. İyi ama neden ezan sesini
duymamıştı ki? Hemen yataktan kalktı. Abdest almak için lavaboya giderken ezan
sesini duymama nedenini anladı; elektrikler kesilmişti. Uzun zamandır
kullanmadığı kandili bulup getirdi ve onun sallanan ışığı altında abdestini
aldı.
Güneşlikleri tamamen açıp bahçeyi
dolduran ışıktan evin de hissedar olmasına izin verince karşısında çok güzel
bir manzara belirdi. Elindeki kandil, bu ışık karşısında vazifesini yapamayacak
kadar cılız kalıyordu.
Sabah namazını eda ettikten sonra
oturduğu yerden bir süre dolunayı seyretti düşünceler eşliğinde. Çok parlaktı.
Asılı durduğu yerde bir gece lambasından farklı görünmüyordu. Gerçekten de bu
amaçla bu dünya sarayına yerleştirilmiş olabilir miydi?
Neden olmasın ki? Gündüz güneşin
gördüğü muazzam vazifeleri düşününce, ayı dünya tavanına bir gece lambası gibi
takan Allah, elbette ona da pek çok hikmetler takmış olmalı. Buradan bakınca
görüntüsüyle bile ruhumu okşayan bu güzelliğin arkasında kimbilir daha ne gibi
hikmetler, güzellikler var?
Birden hatırına bir şey daha geldi.
Biraz daha farklı bir düşünceydi bu.
Madem bütün bu güzellik insan için,
o halde insandan bir şey isteniyor olmalı.
Nasıl ki güneş ışığı gündüzün umumi
çalışma vakti olduğunu gösteriyorsa, ay ışığı da evin bir odasında bir masa
lambasını açmak gibi, uykudan fırsat bulanların çalışmalarına imkân sağlayacak
bir ışığı temin/temsil ediyor olabilir. Güneş ışığını harika bir sistemle, hem
de insana en uygun bir vaziyette gönderip onu çalışmaya teşvik eden Allah, gece
lambasını da yakarak onun fırsat buldukça çalışmasına ortamı yine ihzar ediyor
olmalı.
Evet, Allah her şeyin yaratıcısıdır.
Her şeyi insana veren O‘dur. İnsan hiçbir şey yapmasa da onu zengin edecek ve
onu abad edecek imkanları yaratacak olan O’dur. Özellikle mümin ve Müslümanlar
için... Fakat O’nun kanunu başka şekilde çalışıyor.
Gündüz güneşin, gece ayın
anlattıklarına ve O’nun da “insan için ancak sa’yinin karşılığı vardır”
hitabına kulak verdiği ve bunun gereğini yerine getirdiği ölçüde insana veriyor
Allah. Allah adildir, adaletine uygun taksimatta bulunur.
Yeryüzünü bir döşek gibi insanın
istirahatine uygun yarattığı gibi, aynı zamanda esma-i hüsnanın binbir
tecellilerinden inkısam etmiş çeşitli ilim dallarının dersinin verildiği eşsiz
bir laboratuvar olarak da düşünülmesi mümkün.
Bütün bu ışıklar, onunla senkron
çalışan göz düzeneği, her ikisiyle aydınlanan dünya laboratuvarı ve bunlardan
bir netice çıkaran idrak melekesi, sadece istirahat için verilmiş olmamalı. Hususan
bu zamanda i'lâ-yı Kelimetullahın maddeten terakkiye mütevakkıf olduğu
bağlamında düşününce, bütün bu sistemin hizmet etmeye müheyya olduğu daha ulvi
bir amacın varlığı aşikâr oluyor.
Seccadesini toplayıp kalktığında ay
da artık toparlanmaya başlamış gibiydi. Yerini yeni vazifeliye bırakmasına çok
zaman kalmamıştı.
Bu kısa zamanlı dolunay okumasından
sonra, yatak odasına değil de kütüphanenin yer aldığı oturma odasına doğru
yollanırken, gönlüne-küçük de olsa-bir hakikati daha ihtar eden Rabbine hamdediyordu.
Okunmayı bekleyen çok kitap vardı...