18 Eylül 2011 Pazar

Tarih Önden Gitsin, Ben Yetişirim (16)


Uzun bir yolculuktan sonra geldikleri köyde önlerine çıkan dikdörtgen şeklindeki taşlardan yapılmış eski yapıtın üzerindeki büyük bir yumurta şeklinde olan kubbeyi gördüklerinde Busra’ya geldiklerini anlamışlardı.

Busra’daydılar.

Busra... Rahip Bahira ismiyle özdeşleşmiş yerin adı. Hz. Muhammed 12-13 yaşlarında iken amcası Ebu Talip’le ticaret için Şam’a gelirken konakladıkları yer. Rahip Bahira’nın Hz. Muhammed’in beklenen son peygamber olduğunu amcasına ilan ettiği ve yeğenini tehlikelerden koruması gerektiğinin hatırlatıldığı yer. Seyyah-ı âlem Evliya Çelebi’nin, kış mevsiminde pek çok Türkmen boylarının gelip yerleştiğini ve bahar işaretlerini alıncaya kadar konakladığını aktardığı şirin köy.

Bilal otobüsten rehberle birlikte indiği için bu sefer rahattı. Ancak kimse rehberi beklemiyor, her otobüsten inen bir an önce karşılarındaki eski yapıtı görmek için hızlıca oraya giriyordu. Hz. Muhammed, amcasıyla birlikte geldiği zaman devesi buraya çöktüğü için, devenin çöktüğü yer anlamına gelen Mebrak en-Naka isminde bir cami yapılmış.

Rehber bunları anlattıktan sonra Rahip Bahira manastırını görmeye gideceklerini söyledi. Az önce eğilerek girmek zorunda kaldıkları bu büyük camiden tekrar teker teker eğilerek çıktılar ve az ilerideki manastıra gitmek için taş yoldan ilerlediler.

Üstü tamamen açık olan, sadece duvarları olan manastıra girdiklerinde içeride üç turistin olduğunu gördüler. Garbî oldukları her halinden belli olan bu turistler, kalabalık bir grubun içeri girdiğini fark edince buradaki gözlemlerini tamamladılar.

Binanın tek gölgelik cephesi olan giriş kısmına ip gibi dizildiklerinde ellerinde fotoğraf albümleri, oyuncaklar, tatlılar olan çocuklar kapıda beklemeye başlamıştı. Manastırı ve Hz. Muhammed’in Rahip Bahira ile görüştüğü bölümleri öğrendikten sonra, sıra Roma Amfi Tiyatrosu’nu görmeye gelmişti.

Önlerinde rehber, etraflarında satıcı çocuklar olduğu halde Roma Amfi Tiyatrosu’na yürüdüler. Az ileride tarihî eserlerden izler görenler fotoğraf makinelerini kılıfından çıkarmıştı. Ara yollardaki ayaküstü sohbetlerde rehberin yanındakilere çok önemli ayrıntılar verdiğini öğrendiğinden beri ondan uzak kalmamaya çalışan Bilal, küçük bir ayrıntıyı dinlerken birkaç poz çekmişti bile.

Buranın bu kadar uzun süre ayakta kalmasını Selahaddin Eyyubi’ye borçlu olduğunu duymuştu. 1100’lü yılların başında fethettikten sonra Haçlılara karşı şehri tahkim eden Selahaddin Eyyubi, şehirdeki önemli eserlerden zarar görenleri tamir ettirmeyi de ihmal etmemiş. Biraz daha ilerlediklerinde geniş alana yayılan bu tarihî mirasın Selahaddin Eyyubi’den sonra ihmal edildiğini fark etti.

On beş bin seyirci kapasitesi olan bu tiyatro, dünyanın en iyi korunmuş amfi tiyatrolarından biriymiş. Zaten bunu fark etmemek mümkün değildi.

Daha sonra büyük bir havuza vardılar. Hiç suyu kalmayan havuz, Roma medeniyetinin süper bir güç olduğu zamanlarda sulama amaçlı kullanılıyormuş. Ayrıca burada hem eğlence hem de eğitim amaçlı su savaş oyunları yapılıyormuş.

Harabelerdeki Kral Yolu’ndan geçerken kendisini Roma dönemindeymiş gibi hayal etti. Kölelerin omuzlarında halkı selamlamak üzere bu taşlı yoldan geçiyordu. “Çok yaşa Bilal” nidaları ve gül yağmuru altında halkı selamlıyordu. Ancak bu saadeti uzun sürmemişti. Ayağı tökezleyen bir köle yere düşünce o da kendisini yerde bulmuştu. Hemen yanında, babasının arkadan ittirdiği arabasında mışıl mışıl uyuyan Halit Bebek büyük bir çığlıkla uyandığı sıralarda, onun kölelerinden birinin ayağı tökezlemek üzereydi.

Yol kenarındaki bir gölgelikte, tarihî binaların taş duvarlarına bağlanmış olan bir atı fark eden Halit Bebek’in tepkisini takip etti bir süre. Atın yanına gitmek için bütün gücüyle babasını çektiren bebeğin ata yaklaşınca uzaklaşmak istemesi gülümsetmişti Bilal’i.

Yol boyunca kendilerine eşlik eden tarihî eserler arasından geçip meydana geldiklerinde farklı bir mekâna geçmiş gibi hissettiler kendilerini. Her tarafta kısa pantolonlu turist görmek mümkündü. Modern görünümlü bir binanın önünde park eden otobüse bindiler. Günü andıran Busra meydanından ayrılıp, dünü andıran tarihî Busra evlerinin arasına daldılar ve sabah geldikleri 140 km’yi tekrar geri kat etmek üzere yola revan oldular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder