2016’ya
yaklaştığımız şu günlerde demokrasi ve insan haklarının zirvesinde olmamız icap
ederken “hangi ülkenin silahı ne kadar etkili” yarışmalarını ve ideoloji
savaşlarını hayretle izliyoruz. Demek ki demokrasi bilgiyle/bilmekle olmuyor.
1000 yıl öncesini vahşetle yâd edenler, onların bir yılda yapamadığı vahşetin
on katını bir günde yapabiliyorlar. Diğer taraftan, aynı fikri benimsemediği
için insanlar, birer birer idama mahkûm edilebiliyorlar.
Biraz
sloganik olacak ama insan hayatı çok kıymetli. Bu tür oyunlarla başkalarını yok
sayarak, evleri tarumar, yuvaları paramparça ederek kazanıldığı sanılan her
savaş, insan nesline ve dolayısıyla dünyanın geleceğine açılmış tehlikeli bir
savaştan farksızdır.
İnsanoğlunun
geçmişinde pek çok karanlık dönemler var. Fakat her geçen asır, bir öncekine
rahmet okutur kabilinden... Son dünya savaşında, Wikipedia kayıtlarına göre, 73
milyon insan yok olmuş. Söylenmesi dile çok kolay ama acısı kalplerin
kaldıramayacağı kadar derin ve ağır. 73 milyon! Acı bir gerçektir ki, ölenlerin
sadece 24 milyonu asker. Geriye kalan 49 milyon, hiçbir şeyle ilgisi olmayan
masum sivil halk. Ve geride kalanlar, ölenlerden daha şanslı değil.
Askerler
de elbette masum insanlar kategorisinde... Baştaki birkaç kişinin kavgasının
bedelini onlar ağır bir şekilde ödüyorlar. Hadi en nihayetinde buna tamam dense
bile masum insanların arada telef olması, savaşın çirkin yüzündeki kanlı peçeyi
biraz daha aralıyor.
Elinde
mızrağıyla dolaşan eski insanları vahşilikle itham eden “medenilere” şaşmamak
elde değil. Nihayetinde o insan, o mızrağı kendini korumak ve evine bir şeyler
götürebilmek için kullanıyor. Fakat kendini medeni diye niteleyen insanlar,
bulabildiği her zulaya istiflediği dünyalığıyla yetinmiyor, bir de başkasının
elindekilere odaklanarak “bende daha fazlası olacak” hırsıyla ne pahasına
olursa olsun onu ondan almak için sinsi planlar yapabiliyorlar. Dünya
savaşlarının en büyük amillerinden biri bu değil miydi? Sömürgecilikte geri
kalan ve herkes her şeyi götürdü, bana bir şey kalmadı kaygısıyla Almanların
hırsla her tarafa saldırmasıyla olay büyüdükçe büyümemiş miydi? Ya sonra? 73
milyon kayıp ve üzerinden kana bulanmış dumanların yükseldiği yaralı bir
dünya...
Karamsarlık
saçmak çok kötü bir şey, karamsar olmak ondan beter... Ben de karamsar değilim.
Ama hırsla her şeyi ellerinin altına almaya çalışan ve hatta kendilerini
dünyanın efendisi gören güç delisi günümüz ülkeleri başlarını sert bir kayaya
çarpmadan da akılları başlarına gelecek gibi değil. O sert kaya nasıl olur ya
da ne zaman böyle bir şeye şahitlik ederiz bilemiyorum ama o zamana kadar daha
çok masumun ahını alacakları kesin.
Demokrasi
var ve ben de buna kaniyim. Fakat güçlülerin diline düşünce, sadece kötü
emellerini yerine getirmek için kullandıkları etkili bir silaha dönüşüyor. Son 15
yıl içerisinde dünya bunun örneklerine şahitlik etti.
Peki
herkesin ballandıra ballandıra anlattığı Batılılardaki demokrasi? Evet,
demokrasinin sözlüklerde yazılan anlamını kendi aralarında oldukça iyi yerine
getirmeye çalışıyorlar ama kendileri için...
Güzel
şeyleri kirli emellerine alet ederek güzel şeyler yapmaya çalışan dünya
devletlerinin uğraşları bana hiç samimi gelmiyor. Evlerin üzerine bombalar
yağdırıldığı sürece insan vahşiliği bitmiş sayılmaz.
Eskiden
vahşilik cahillikle özdeşti. Ama şimdiki vahşilik caniliğe dönmüş durumda.
Çünkü şimdikiler, eğitimli vahşiler. Ve her tarafa çevirdiği silahının bir gün
kendisini de yok edeceğini düşünemeyecek kadar yoğunlar.
Allah,
bu basireti bağlanmışların akıllarını tez zamanda başlarına getirsin.