İşinden evine dönen her baba gibi ben de o akşam elimde
market poşetleriyle caddeden aşağı yürürken ortalama 2000000 km uzaktan gelen
ama geçen her saniyede sanki ordusuyla kulak sarayımın dibine yanaşmış bir
fatih edasıyla, müziğinin her ritmi kulak zarımı delmek için üst üste darbeler
indiren bir koçbaşından daha korkunç tahribe neden olurken, kulak çeperimdeki
yankısı bile kafamın tasını attırmak için aşırı baskı uygularken, elbette
sadece ben değil, onun hinterlandına girerek bu işkenceye katlanmak zorunda
kalan market olsun, mağaza olsun, hane olsun, hanedan olsun, bilumum
camlı-camsız mekânları, camekanları öfke raksına getirecek kadar yüksek ayarda
müzik dinleyerek, ön camında büyük ve o arabaya hiç de uyumlu olamayacak kadar
estetik harflerle “Apollo 007” yazılı Murat 121 model arabasıyla yanımdan geçen
bir delikanlıyı görmemle, arabada yüksek sesle müzik dinleyen gençlerin
psikolojisini bir yere oturtmak için ortaya attığım ve tıpkı bir üniversitenin
amfisinde 500 kişiye ders verircesine–ama aramızda kalsın, sadece kendime
anlatarak–dile getirdiğim düşüncelerimin yeniden zihin dünyamda kıpraşmaya
başlamasının aynı anlara denk geldiği bir zaman diliminde, benden ben diyeyim 3
metre, siz deyin 3000 metre, ben diyeyim 5 adım, siz deyin 5000 adım uzaktan
bana doğru yürüyen bir amcanın kolunda tuttuğu rüzgârlığını giymek için
kaldırmasıyla, o esnada tam da onun hizasında geçmekte olan ve o az önce müziğe
ritim tutarak hava atan ama kendinden daha fiyakalı dans eden soluk gri
arabasına “Ben senden daha güzel dans ederdim ama yerim dar!” diyerek sesini
çıkarmayan delikanlının bir anlığına kanı uslanmaya meyletmiş olmalı ki, ani
bir refleksle (yani korkuyla) gardını alarak elini kaldırması ve şahin görmüş
bir kaplumbağa misali kabuğuna saklamak için başını içeri doğru çekmesi
sonucunda aracını istemsizce sağa kırması sonucunda az kalsın arkadan gelen
Bursa plakalı yeşil bir minibüsün hışmına uğrayacağı olayına şahit olduğum
zaman, delikanlının, önceki akşam bir tavuk kümesini soğuran tilki gibi,
titremesinin asıl nedeninin raks etmek değil de hazır bir korkudan
kaynaklandığını düşünerek, benim henüz kanıtlanmamış “adam gibi adamın
uzaylılara müzikli dans eşliğinde mesaj göndermesi” iddiamı ve olayı birkaç
farklı noktadan değerlendiren tezimi doğrular mahiyette bir kanıta ulaştığımı
zannettiğimi zannetmeme neden olan bu olay, bu konuda birkaç cümle yazmam
gerektiği kanaatinin bende artmasına neden oldu olmasına da acaba o kadar emek
verip yazacağım bu tezimin birkaç kişi tarafından keşfedilip edilmeyeceği ya da
henüz kanıtlanmadığı halde derslerde okutulan tezlerden biri olarak birilerine
okutulup okutulmayacağı–bir kişi bile olsa kabulümdür–konusu bu sefer zihnimin
bir yerinde belirmeye ve beni daha çok rahatsız etmeye başlayacağı sinyalini
aldığım için artık bu konular hakkında daha fazla yazmama kararını aldığım,
hani ben geçenlerde erik ağacından bir erik koparmak için elimi uzandığımda
üzerine bastığım merdivenin bir ayağının boşa çıkmasıyla şöyle yüz seksen
derece dönmesinin ve artık bir daha dönme dolaba binmemek için yüz yirmi
yedinci defa karar almamı netice vermesi hadisesinin psikolojimi nasıl
etkilediğiyle ilgili anlattığım o konuda söylediklerim... yoksa anlatmamış
mıydım?..