8 Ekim 2013 Salı

Hikmetli davet


...Ve derken “Ud u ila sebîli rabbike bil hikmeti vel mev’izetil haseneti...”* semavi emri nazil oldu. “Rabbinin yoluna hikmetle ve en güzel öğütlerle çağır...”

Zaten dinde zorlama yoktu. Geriye kalansa hikmet ve güzel davetti. Hikmetli ve en güzel davetin en güzel örneği olan o zat da davetini en güzel şekliyle yerine getirdi. Yakınlarına asla sert ve kırıcı davranmayıp onların kalplerini İslam hakikatleriyle parlatırken diğer dünya devletlerini de unutmadı. Tıpkı Mûsâ aleyhisselam gibi “Selam, hidayete tâbi olanlaradır”** diyerek gönderdiği mektuplarla davet ettiği devletler arasında süper imparatorluklar da vardı. Dünya tarihinde bir benzeri görülmemiş hikmetli bir davetti bu.

 

Herkes nasipli değildi elbet... Üzerine çıktığı kibir tahtının yüksekliğinden bakan Hüsrev Perviz bunlardan biriydi. Mektubu büyük bir hışımla parçaladı ve bu “cür’ette” bulunan kişiye derhal ceza vermek üzere Yemen Valisine emir gönderdi.

Emri alan Yemen valisi hemen harekete geçecek ve Hüsrev’in hoşuna gitmeyecek bir karara varacaktı. Fakat Hüsrev bunun neticesini görecek kadar “uzun” yaşayamayacaktı. Çünkü rahmetin âlemlere tatlı bir esintisi olan o zat, kendisine “ud u ila sebili rabbik” emrini veren âlemlerin rabbine elini açacak ve nadir yaptığı bir nidada bulunacaktı: “Ey Rabbim! O benim mektubumu nasıl parçaladıysa Sen de onun mülkünü parçala!”

Az bir zaman sonra kendi oğlu tarafından öldürülecek ve bu bedduanın “bu dünyadaki” nasibini alacaktı. Fakat bu kadarla da kalmayacaktı. Dünyanın en eski ve en uzun ömürlü imparatorluğu, önce Allah’ın Kılıcı Halid bin Velid’in kılıcıyla iyice zayıflayarak, sonra Sa’d bin Ebu Vakkas’ın kararlı harekâtıyla parçalanıp tarih sahnesinden yok olarak bu bedduanın tesirini gösterecekti...

O, son peygamberdi. Onun davet ve duasının hükmü de ebedî olacaktı. Uyanlar ebedî saadete uyanacak, uymayanlar ebedî hasretle yanacaktı.


Ayetler:
* اُدْعُ إِلى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ
(Nahl suresi, 125)

** وَالسَّلَامُ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى
(Tâhâ suresi, 47)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder