“Allah’ı tanıdığı halde ona isyan edene, şeytanı tanıdığı halde ona uyana şaşıyorum.”
Hz.
Ömer bin Abdülaziz, kendisinden önceki halife olan Süleyman bin
Abdülmelik’e, şöyle bir ortamda söyler bu sözü:
Süleyman
bin Abdülmelik, Hz. Ömer bin Abdülaziz’le birlikte karargâhına giderken atlar
ve malzemelerle mamur karargâhtaki insanların koşuşturmasını göstererek,
“Bunlar hakkında ne diyorsun?” diye sorar. Hz. Ömer bin Abdülaziz’in cevabı
ibretliktir:
“Birbirini yiyen bir dünya görüyorum. Ve bundan sorumlu olan da
sensin.”
Bu söz
Süleyman’ın moralini bozar ama bu arada dikkatini çeken başka bir şey olur.
Çadırından bir karga çıkar ve bağırarak uzaklaşır. Ağzında da çadırdan
kopardığı bir parça vardır. Bu hadiseye hayret eden Süleyman, bunun ne anlama
gelebileceğini sorar Ömer’e. O da, “Sanırım nereden geldiğini ve onu nereye
götürdüğünü söyledi” cevabını verir.
Süleyman,
amcaoğlu olan Ömer’i çok sever. Ömer’in cevapları zaman zaman onu üzecek
mahiyettedir ama o alınmaz ve sürekli yanında bulunmasına dikkat eder.
Süleyman, önemli konularda Ömer’in fikrini almadan karar vermez. İkna olmadığı
halde Ömer’in kararı doğrultusunda hareket ettiği de çok olmuştur.
Süleyman
o gezintide bir soru daha sorar. O ana kadar gördükleriyle bağlantısı var mıdır
bilinmez ama soru şöyledir:
“En çok
tuhafına giden şey nedir?”
Bütün
cevaplarında olduğu gibi bu cümlesinde de zamanları ve sınırları aşacak pek çok
ibretleri barındıran bir hakikate temas eder Hz. Ömer bin Abdülaziz. Şöyle der:
“Allah’ı tanıdığı halde ona isyan
edene, şeytanı tanıdığı halde ona uyana şaşıyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder