İnsan bir musibet okuna maruz kaldığında daha büyüğünün de gelebileceğini nazara aldığında sabrı artıyor.
Bu kanıya şuradan vardım:
Her
zamanki gibi masamda oturmuş suyumu yudumlarken nasıl olduğunu
anlamadan birden bardak elimden düştü ve bardaktaki bütün su üzerime
döküldü. Sanki çok büyük bir tehlikeymiş gibi ani bir refleksle yerimden
fırlarken “eyvah” dedim. Altı üstü bir su… Niye büyük bir şeymiş gibi
eyvah dedim, bilemiyorum. Ama “Bu da nereden geldi başıma” der gibi
olmuş oldum.
Sonradan hatırladım ki, aslında Allah daha büyüğünden beni korumuştu. Çünkü…
Bugün
kıymetli misafirlerim vardı. Onlara ikram etmek üzere getirdiğim
çayları tepsisiz taşımayı denedim. Yolda bir-iki defa sıkıntı yaşadım
ama elhamdülillah kimse zarar görmeden taşımaya muvaffak olabildim.
Fakat neden?
İşte sonradan geç de olsa bu mevzu aklıma gelince,
demek ki üzerimize gelebilecek büyük musibetleri Cenab-ı Hak daha
küçükleriyle tebdil ediyor diye hatırıma geldi. Hatta latif bulduğum bu
latifeyi, çayları almama yardımcı olan Halit Ağabey’le de paylaşınca o
da kendi mesleğinden güzel bir örnekle mevzuyu taçlandırdı.
Hâsılı,
bu mevzu bu kadar geç aklıma gelmemiş olsaydı o anda belki “Allah”
diyecektim. Ama zararın neresinden dönülürse kârdır hakikatince, geç de
olsa bu dersi hatırıma getiren ve bizleri merhametiyle her daim büyük
musibetlerden muhafaza eden Allah’a hamd ediyorum.
Bu vesileyle, Soma’daki faciada vefat edenlere Rabbimizden rahmet diliyoruz.
Cenab-ı Hak, yakınlarına sabr-ı cemil ihsan buyursun.
İnşaallah Rabbimiz daha büyük ve daha umumilerinden bizleri muhafaza buyursun. Âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder