27 Haziran 2012 Çarşamba

Güzel bir haftasonu

 

Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın organize ettiği Genç Akademisyenler konferansına katıldım. Program iki gün sürdü.

Tebliğler iki ayrı salonda, Arapça ve İngilizce olarak yapıldı. İlk gün ağırlıklı olarak İngilizce tebliğleri takip ettim. İngilizce tebliğlerin ilki, Salih Sayılgan’a aitti. Bediüzzaman’ın tecdidini Barla Sıddıkları’nı ele alarak değerlendiren Sayılgan’ın tebliğine ilgi gerçekten çok fazlaydı. 

İkinci gün daha çok Arapça salondaydım. Elime katılımcıların listesini aldım ve sevgili hocam Hasan Hafızî’ye giderek hangilerini daha rahat anlayabileceğimi sordum. Onun işaretlediği 5-6 kişinin sunumlarına katıldım. (Birkaç arkadaşla birlikte bir süredir Arapça dersi alıyoruz Hasan Ağabey’den. Yani bir nevi pratik yapmak istedim.)

Hasan Ağabey, bana gösterdiği isimlerden birisinin çok hızlı konuştuğunu ve bu nedenle yakalamakta zorlanabileceğimi söyledi. Fakat onun konuşması bana daha anlaşılır geldi. Evet, gerçekten çok hızlı konuşuyordu. Ancak kelimeleri yutmadan, çok düzgün, vurgulu bir şekilde söylüyordu. Sudan’dan gelen İsra Ahmed Salih isimli bu hanımefendi, konuşmasını tam zamanında bitirdi. Sonradan sorulan birkaç soruya da aynı netlikte ve rahatlıkta cevap verdi. Maşaallah.

Programı dinlerken sürekli zihnimde dönüp dolaşan bir düşünce vardı ki, o da, daha çok pratik yapmam ve daha çok kelime öğrenmem gerektiğiydi.

Bir ara, beraber Arapça dersi aldığımız Mehmet Kardeşimiz, aralarında sohbet eden Arapları göstererek, “Biz ne zaman bunlar gibi konuşabileceğiz?” diye sordu. Ben de “Hiçbir zaman” dedim. Gerçi biraz espri gibi oldu ama sonra neden böyle düşündüğümü izah ettim.

Neticede güzel bir program oldu. Farklı renklerden, dillerden, hatta dinlerden insanlarla bir araya gelip fikir alışverişinde bulunmak, onların dünyalarını anlamaya çalışmak güzel bir duyguydu. İnsanı daha etkileşimli kılıyor. Ve az bir süreliğine de olsa monotonluğunu atmasına yardımcı oluyor. Kanaatimce...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder