27 Ocak 2012 Cuma

Bir ayetten kalbe doğanlar

Bugün cuma namazında imamımız Hucurat suresinin dokuz ve onuncu ayet-i kerimelerini okudu. Bu ayet-i kerimeler bende bazı çağrışımlar yaptı. Şöyle ki:

Hz. Ömer bin Abdülaziz konusunda çalışmalar yaparken onun biraz öncesinden, Emevilerin başlangıcından, hatta başlangıç teşkil eden hadiselerden itibaren konuya giriş yapmıştım. Hz. Osman’ın şehit edilmesi, sonrasında Hz. Ali döneminde bazı üzücü hadiselerin vuku bulması, akabinde Hz. Hasan’ın muazzam feragati (ve şehadeti) ve Hz. Hüseyin’in şehadeti... Bu mevzular ile hemhal iken Hucurat suresini okudum. Özellikle dokuzuncu ayete gelince, sanki şu üç dönemi haber veriyor gibi hissettim. Ayetin mealini üçe bölerek aktarıyorum:

1. Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin.
2. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın.
3. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.

Ayetin birinci bölümü, sanki Hz. Hasan’ın feragatine çok uygun düşüyor. Çünkü 6 aylık halifeliğinin ardından, kendisine biat etmeyen Şam Valisi Hz. Muaviye’nin topladığı orduyla karşı karşıya geldikleri ve Müslümanların birbirine kılıç çektikleri bir zamanda, savaşı durdurmak için halifelikten çekileceğini ilan ediyordu Hz. Hasan. Halifeliği Hz. Muaviye’ye bırakarak feragatte bulunuyordu. Ve böylelikle savaş sona eriyordu. Yani Hz. Hasan bu tavrıyla, müminlerden savaş eşiğine gelmiş iki grubun aralarını düzeltiyordu. Bununla aynı zamanda Allah Resulü aleyhissalatu vesselamın verdiği bir haber de gerçekleşmiş oluyordu: “Şu benim oğlum Hasan, seyyiddir. Allah onun vasıtasıyla Müslümanların iki büyük ordusunu ba­rış­tı­ra­caktır.”

Hz. Hasan’ın halifeliği devrederken Hz. Muaviye’den aldığı birkaç söz vardı. Bunlardan bir tanesi, kendi halifeliğinin ardından hilafeti tekrar Ehl-i Beyt’e devretmesiydi. Ve Hz. Muaviye de bunu kabul etmişti. Ancak vefatına doğru oğlu Yezid için biat almaya başlayınca Hz. Hüseyin bunu kabullenemedi. Allah adına yaptığı yemini bozarak haddi aşanlarla mücadele yolunu tercih etti. Yezid’in biat çağrılarını arttırması, şiddete varan yöntemlerle onu yıldırmaya çalışması karşısında boyun eğmedi. Ta şehadet mertebesine çıktı.

Hz. Hüseyin’in şehadetinin ardından kardeş kavgaları son bulmadığı gibi, bilakis giderek arttı. Ömer bin Abdülaziz halife seçilinceye kadar bu iç niza devam etti. Ömer bin Abdülaziz hem dâhilde hem de hariçte savaşları olabildiğince azalttı. Hilafet sisteminin özüne Kur’an hakikatlerini yerleştirdi. Adalete o kadar önem verdi ki, “Kimin devlette bir hakkı varsa gelip alsın” dedi ve Mezalim meclisini kurdurarak devletle halk arasında muazzam bir adalet örneği sergiledi. Adalette o kadar hassastı ki, İkinci Ömer diye anıldı. İslam âleminin kanayan bir yarası olan kardeş kavgalarını sonlandırmak için verdiği muazzam mücadelenin önemi çok büyüktür. Allah ondan ve onun gibi hakkı esas alıp Hakk’a hizmet eden din kahramanlarından ebeden razı olsun ve bizleri onların şefaatine mazhar eylesin.

Bu ayet-i kerimenin bende yaptığı bir çağrışımdı bu. Allahu a’lem; en doğrusunu Allah bilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder