24 Kasım 2015 Salı

İnsan insanın düşmanı mı?

2016’ya yaklaştığımız şu günlerde demokrasi ve insan haklarının zirvesinde olmamız icap ederken “hangi ülkenin silahı ne kadar etkili” yarışmalarını ve ideoloji savaşlarını hayretle izliyoruz. Demek ki demokrasi bilgiyle/bilmekle olmuyor. 1000 yıl öncesini vahşetle yâd edenler, onların bir yılda yapamadığı vahşetin on katını bir günde yapabiliyorlar. Diğer taraftan, aynı fikri benimsemediği için insanlar, birer birer idama mahkûm edilebiliyorlar.

Biraz sloganik olacak ama insan hayatı çok kıymetli. Bu tür oyunlarla başkalarını yok sayarak, evleri tarumar, yuvaları paramparça ederek kazanıldığı sanılan her savaş, insan nesline ve dolayısıyla dünyanın geleceğine açılmış tehlikeli bir savaştan farksızdır.

İnsanoğlunun geçmişinde pek çok karanlık dönemler var. Fakat her geçen asır, bir öncekine rahmet okutur kabilinden... Son dünya savaşında, Wikipedia kayıtlarına göre, 73 milyon insan yok olmuş. Söylenmesi dile çok kolay ama acısı kalplerin kaldıramayacağı kadar derin ve ağır. 73 milyon! Acı bir gerçektir ki, ölenlerin sadece 24 milyonu asker. Geriye kalan 49 milyon, hiçbir şeyle ilgisi olmayan masum sivil halk. Ve geride kalanlar, ölenlerden daha şanslı değil.

Askerler de elbette masum insanlar kategorisinde... Baştaki birkaç kişinin kavgasının bedelini onlar ağır bir şekilde ödüyorlar. Hadi en nihayetinde buna tamam dense bile masum insanların arada telef olması, savaşın çirkin yüzündeki kanlı peçeyi biraz daha aralıyor.

Elinde mızrağıyla dolaşan eski insanları vahşilikle itham eden “medenilere” şaşmamak elde değil. Nihayetinde o insan, o mızrağı kendini korumak ve evine bir şeyler götürebilmek için kullanıyor. Fakat kendini medeni diye niteleyen insanlar, bulabildiği her zulaya istiflediği dünyalığıyla yetinmiyor, bir de başkasının elindekilere odaklanarak “bende daha fazlası olacak” hırsıyla ne pahasına olursa olsun onu ondan almak için sinsi planlar yapabiliyorlar. Dünya savaşlarının en büyük amillerinden biri bu değil miydi? Sömürgecilikte geri kalan ve herkes her şeyi götürdü, bana bir şey kalmadı kaygısıyla Almanların hırsla her tarafa saldırmasıyla olay büyüdükçe büyümemiş miydi? Ya sonra? 73 milyon kayıp ve üzerinden kana bulanmış dumanların yükseldiği yaralı bir dünya...

Karamsarlık saçmak çok kötü bir şey, karamsar olmak ondan beter... Ben de karamsar değilim. Ama hırsla her şeyi ellerinin altına almaya çalışan ve hatta kendilerini dünyanın efendisi gören güç delisi günümüz ülkeleri başlarını sert bir kayaya çarpmadan da akılları başlarına gelecek gibi değil. O sert kaya nasıl olur ya da ne zaman böyle bir şeye şahitlik ederiz bilemiyorum ama o zamana kadar daha çok masumun ahını alacakları kesin.

Demokrasi var ve ben de buna kaniyim. Fakat güçlülerin diline düşünce, sadece kötü emellerini yerine getirmek için kullandıkları etkili bir silaha dönüşüyor. Son 15 yıl içerisinde dünya bunun örneklerine şahitlik etti.

Peki herkesin ballandıra ballandıra anlattığı Batılılardaki demokrasi? Evet, demokrasinin sözlüklerde yazılan anlamını kendi aralarında oldukça iyi yerine getirmeye çalışıyorlar ama kendileri için...

Güzel şeyleri kirli emellerine alet ederek güzel şeyler yapmaya çalışan dünya devletlerinin uğraşları bana hiç samimi gelmiyor. Evlerin üzerine bombalar yağdırıldığı sürece insan vahşiliği bitmiş sayılmaz.

Eskiden vahşilik cahillikle özdeşti. Ama şimdiki vahşilik caniliğe dönmüş durumda. Çünkü şimdikiler, eğitimli vahşiler. Ve her tarafa çevirdiği silahının bir gün kendisini de yok edeceğini düşünemeyecek kadar yoğunlar.

Allah, bu basireti bağlanmışların akıllarını tez zamanda başlarına getirsin.

Edebiyatdefteri.com