Hayat oyunu devam ediyor. Kimi
zaman hareketli, kimi zaman durağan, kimi zaman stresli ve korkutucu...
Yükselmeye başlayan güneşle
birlikte gün de yavaş yavaş hareketlenir. Hafta başının ayrı bir telaşı var.
Kimi bünyelerin ürettiği sendromlar daha haftanın ilk gününden itibaren başlar
bir şeyleri zehirlemeye. Var olan enerjisini koparıp fırlatmak için canhıraşanane
çalışır.
Neyse ki haftanın son günlerine
doğru duygular kısmen de olsa yatışır ve belki de mutluluğun tarifini
şenlendirecek enfes iki gün düşüncesi, haftanın kalan günlerinde daha tatlı bir
seyrin beklediğini fısıldar kulaklara.
Hayat filmi bu... Hangi
kategoriye gireceği belli olmayan bir seyri var. Bazı günler komedi olabilir
ama her daim öyle olacağına garanti veren çıkmamış. Bazı günler en korkulu
filmlere taş çıkaracak kasvettedir. Bir türlü kabul görmeyen proje ve ödevler,
amirin gölgesine bürünmüş bir edayla aniden beliriverir ve kınından sıyrılmış
bıçak gibi saplanacak hedef arar; vadesi yaklaşan kredi kart borçları, son günü
geldi gelecek faturalar, evdeki hesapla bir türlü denkleşmeyen örfî gelenekler,
allak bullak olan borsa vs. bu manzaranın korkutucu ambiyansına eklenen birkaç
tablodur. Uykuları allak bullak eden birtakım şahsi ve ailevi sıkıntılar da bu
ambiyansın en korkunç çatlaklarına tuz döken ürpertici bir müzik vazifesi
görür. Her delikanlının gönlünde yatan zenginlik, “acaba bize de nasip olur
mu?” düşüncesiyle bir esinti gibi geçer aradan.
İşte tam o esnada bir sala sesi
duyulur ve bir süreliğine her şeyi dondurur. “İş adamı falan kişi hakkın
rahmetine kavuşmuştur...” diye salık verir imam hemen akabinde. Bütün o gerilim
dolu anlar siyah beyaz bir renge bürünür. Korku filmlerinin en korkunç
sahnesinde aniden araya giren bir reklamla değişen bütün duygular gibi cılız
bir istihzaya dönüşür o korkular, duygular âleminin bir köşesinde. Öyle ya,
orada adam hayat mücadelesi verirken, aniden çıkan beş kuruşluk bir ürünün
reklamı, o korku ambiyansının bütün efsununu yerle bir etmeye fazlasıyla yeter!
Derken reklam arası biter.
Herkes aynı köşede, aynı yastığa sarılarak kaldığı yerden devam eder filme.
Yine her ani harekette ürperir. Tonu sürekli yükselip alçalan o gerilim müziği,
tüyleri yine diken diken eder. Herkes her şeyin farkındadır. Olanlar tamamen
sanaldır. Ama yine de yürekler ağza gelir. Kalp ritmi normal seyrini çoktan
unutmuştur. İşin ilginç yanı, kumandanın tek tuşuna basmak bu gerilimi
sonlandıracakken parmak bir türlü varmaz o tuşa. Boş koridorlarda yankılanan
kahkahalar ruhu teskin etmezken...
Derken bir reklam arası daha.
Aynı döngü tekrar etmeye başlar. Yoksa bir dejavu mu? Belki de...
Ama birileri için bir ara olsa
da bu reklamlar, başka birileri için bir sondur.
Az önce biri daha veda etti bu
oyuna...