10 Kasım 2011 Perşembe

Tarih Önden Gitsin, Ben Yetişirim (21)


Güneşin henüz mesaiye başlamadığı sabahın bu erken saatlerinde umduğundan fazla bir hareketlilik karşılamıştı onu. Halep... Ne de olsa Suriye’nin Şam’dan sonra ikinci büyük şehriydi burası. Otelin penceresinden görülebilen Halep Kalesi, kimbilir kaç yüzyıl öncesinden izler taşıyordu.

Akşamki tatsız karşılamanın ardından, gündüz daha sevimli gelmişti Bilal’e. 2005 senesinde Gaziantep’le Halep kardeş şehir ilan edildikten ve kardeşlik protokolü imzalandıktan sonra iki şehir arasındaki alışveriş ve ticaretin arttığını duymuştu. Şehirdeki kalabalık ve canlılık bunun göstergesi olmalıydı.

Kararlıydı. Bu sefer vaktinde orada olacaktı. Bu sefer kimse değil geç geldiğini söylemek, bunu ima bile edemeyecekti.

Serdiği seccadeyi katlayıp, tekrar aldığı yere özenle yerleştirmeye çalışırken bir harita dikkatini çekti. Bu Halep’in tarihî mirasını gösteren bir haritaydı. İçlerinde pek çok dikkat çeken ve görülmeye değer tarihî mekânın olduğu muhakkaktı. Ancak bunları gezebilmek için bir gün yeterli değildi. Onlarsa ikindi namazını kılıp şehirle, sonrasında da ülkeyle vedalaşacaklardı.

Haritayı incelemek için gereğinden fazla zaman ayırdığını düşündüğü zaman kendisine kızmaya başlamıştı. Çünkü geç kalmak üzereydi. Çok hızlı hareket etmeye karar verdi. Giyindikten sonra pijamalarını valize yerleştirip lobiye inmesi 7 dakikasını almıştı. Bu sefer kahvaltı yapabilecekti.

Her ne kadar hesap ettiği kadar erken gidememiş olsa bile çok da geç kalmamayı başaran Bilal, otobüsün yanına vardığında etrafını saran ve Türkçe konuşan çocukları gördüğünde çok şaşırmıştı. Rehberlik yapmak istediklerini söylüyorlardı. Hele içlerinde zayıf mı zayıf, küçük mü küçük olan sarışın çocuk, konuştuğu akıcı Türkçeyle çok dikkatini çekmişti. Kendisine rehberlik yapmayı teklif eden çocuktan bunun kaynağını öğrenmesi uzun sürmemişti. Suriye Türkmenlerinden olan ve ticaret yapan babasıyla sık sık Türkiye’ye gelen bu çocuğun kendilerine hiç de yabancı olmadığını fark etti. Halep’te gezdiği bütün gün boyunca burasının Gaziantep’ten ve önceki sene gezip dolaştığı Şanlıurfa’dan farklı çok az taraflarının olduğunu görecekti.

Zaten kimseye hayır diyemeyen Bilal’in çocuğa ne diyeceğini şaşırdığı bir sırada rehberleri imdadına yetişti ve bir taraftan eliyle çocuğun saçlarını düzeltirken bir taraftan da yüzünü okşayarak grup olarak dolaşacaklarını söyledi. Üzüldüğü belli olan, ama belli etmemek için zoraki gülen çocuğun hali Bilal’in içini burkmuştu. Hep beraber Halep Kapalı Çarşısı’na doğru yürüdüklerinde çocuğun yüz hatları hâlâ gözlerinin önündeydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder