24 Ekim 2011 Pazartesi

Tarih Önden Gitsin, Ben Yetişirim (20)


Rehberin daha önce Halep’te yaşadığı komik hatıraları eşliğinde eğlenceli geçen yolculuk, Halep’e girdiklerinde yerini durgunluğa bırakmıştı. Şehir merkezinde yakalandıkları trafik herkesin canını sıkmıştı. Kimse böyle bir gezi programını hayal edemiyordu. İstanbul trafiğini aratmayan bu kalabalığın nedenini az sonra anladılar. Yapılan bir çalışmadan dolayı geçici olarak şerit daraltması yapılan yoldan bir an kurtulmak isteyenler araçlarının kornalarına asılıyor ve civardaki herkese sinir imtihanı yaşatıyordu.

Şehir merkezini süsleyen rengârenk çiçekler, bir an önce kendilerinden kurtulup kaçmak isteyen insanlara bir anlam veremiyordu. Peş peşe yanıp sönen ışıkları dinleyen kimse yoktu. Gidiş-geliş istikameti birbirine karışmış durumdaydı.

Bu kalabalıktan kurtulmanın bir yolu vardı. Buraları avucunun içi gibi bilen rehber, bu kalabalıktan onları kurtarabileceğini söylediğinde içerideki umutsuz hava, birden yerini neşeye bırakmıştı. Birkaç dakika sonunda girdikleri kestirme yolun ortalarına kadar herkesin morali yerindeydi. Bu yolun yarısından sonrasını adeta kâbusa döndüren yarım otobüs, neredeyse yolun ortasına park edilmiş ve bu koca otobüsün geçmesini imkânsız kılmıştı. Yakınlardaki pek çok evin ziline basmaları hiçbir işe yaramamıştı. Aracın sahibini bilen kimse çıkmamıştı. Bu dar sokaktan çıkmanın hiç de kolay olmayacağını biliyorlardı. Ama geri dönmekten başka çareleri görünmüyordu. Geri viteste kat ettikleri yol, onlara pek bir mesafe kazandırmıyor, ama hiç olmazsa daha akıcı bir yola çıkarıyordu. Yola çıkmalarına ramak kalmıştı ki karşıdan gelen birisinin yollarını kapatan araca bindiğini fark ettiler. Bu yoldan girmeleri yollarını kısaltacağı muhakkaktı, ama tekrar girmediler. Bu dar sokaktan geri geri çıkana kadar kan ter içinde kalan şoför, tekrar girip de başka bir serüvenle karşılaşmayı göze alamamıştı.

Trafiğin akışında bir süre ilerledikten sonra otellerine vardılar. Günün yorgunluğu üzerine onlara sürpriz yapan Halep trafiği enerjilerini bitirmiş, herkesi iyice acıktırmıştı. Otele yerleştikten sonra Halep Emevi Camii’ne varacak, Hz. Zekeriya’nın kabrini ziyaret edeceklerdi. Ancak bu yorgunluk üzerine çıkmayı göze alamadılar, ertesi sabah gitmek üzere karar kıldılar ve yarım saat sonra otelin restoranında buluşmayı kararlaştırdılar.

Altı katlı otelin lokanta olan en üst katına çıktılar. Güzel dekorlu teras katının güzelliğine gölge düşüren tek şey, asansörün yetersiz olmasıydı. Nefes nefese terasa varanlar önce soluklanıyor, sonra içeri giriyordu. İlk gelenler arasında olan Bilal, manzaralı bir yer aradı ve cam kenarında bir yer seçti. Yemeklerinin güzel olmasına rağmen önceki akşamki lokantanın güzelliğini arar olmuştu. Bir an önce odasına gidip dinlenmek istiyordu. Yemekten sonra o akşamlık başka programlarının olup olmadığını sordu. Olmadığını öğrenince, ertesi günün program saatlerini öğrendi ve izin isteyip odasına gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder